Pazar, Şubat 19, 2006

boomboom, boomboom, boomboom...

"Her sayfa patlamalıdır, derin ve ağır ciddiyetle, burgaçla, başdöndürücülükle, yeniyle, sonsuzla, ezici şakayla, ilkelerin coşkusuyla ya da basılma biçimiyle."

Tristan Tzara (Dada Manifestosu, 1918)

Blogger Devletsah dedi ki...

Ne güzel seni yeniden görmek

20/2/06 09:30  
Blogger TuLûAt dedi ki...

İyi de n'oldu böyle?
RSS okuyucum sürekli hiç bir yeni yazının olmadığını söylüyordu.
Hadi bir gidelim de bakalım dedim; hasretlik gideririz. Bir de ne göreyim.

24/2/06 00:32  
Blogger pagan dedi ki...

tristan tzara, cabaret voltaire’de başaşağı içkisini yudumlarken, ki burada ters yüz edilmiş olan tzara’nın kendisi olduğu kadar, içkisi de olabilir, dada! demiştir: “bunları söylüyorum ama bu ben değilim, sadece gören gözlere.” sonra pelerinini giymiş, asasını almış ve yağmurlu ara sokaklara dalıp bir beyaz tavşanın ardına düşmüştür. şimdi tzara’yı hatırlayan yok tabii, kitapları kafka’nın kitaplarıyla aynı rafta, yan(a)yana yer alsın diye, isminden vazgeçip, kendi yazdığı karakterlerden birinin adını alan, anna kavan’a gülümseyen de pek kalmadı. burası başka bir dünya artık. yine de, sayıları az da olsa, garip zamanları kendilerine milat bilip, sessizce gülümseyerek kutlayanlar var. bu, onların hikayesi, onların sessizliği.

25/2/06 08:55  
Blogger TaRa dedi ki...

duyulması istenen aslında;

"ideal, ideal, ideal
knowledge, knowledge, knowledge
boomboom, boomboom, boomboom"

ve aslında yer ve gök yüzüne düşmüş (*j)ism-i gizemlere tüm isimler bir masal, sessiz gülüşlerle :)

27/2/06 11:07  

yoRum ekLe